29 Ağustos 2019 Perşembe

Banu'nun Şarkısı ve Tezat

Üniversite sınavına hazırlandığım dönemlerdeydi. Dershaneye yazılmıştım ve sinema eğitimi almak istiyordum. Ağustos aylarında jet hızıyla gece gündüz çalışmaya başlamıştım. Mimar Sinan, olmazsa da  Eskişehir Sinema mutlaka tutmalıydı.

Neredeyse hiçkimseyle diyaloğa girmeyen sessiz sakin biriydim o dönemlerde, şimdi de öyleyimdir hatta. Üniversitede biraz sosyalleştim aslında ama hala kalıntıları devam ediyor.

Bu şekilde dershanede arka sırada bir çocukla oturuyordum. Çocukla da çok nadiren muhabbet ederdim ama iyi çocuktu özünde. Üzerimdeki ölü toprağını biraz olsun atmamı sağlıyordu bazen. Hemen önümüzde de iki kız oturuyordu. Yanımdaki çocuk atılgan, konuşkan biri olduğu için kızlarla muhabbeti vardı. Bense sadece onları dinleyebiliyordum. Hayatta en iyi yapabildiğim şeydir insanları dinlemek. Bununla överler genelde beni. "çok iyi dinleyicisin sana ne anlatsak sabırla dinliyorsun!" diyorlardı üniversitede
-Konuşkan biri olmadığım için olabilir mi acaba çok sayın sevgili insan evladı?-

Neyse konuya dönelim biz. Sanırım 1 hafta gibi bir süre geçtikten sonra önümde oturan kızlardan biri bana gelip şöyle şeyler söyledi; "Benim okulumdan bir arkadaşım buraya gelecek ve biz yanyana oturmak istiyoruz."  iyi tamam da banane, diye düşündüm normal olarak. Devam etti; "Yanımdaki kız senin yerine otursun, gelecek olan arkadaşım benim yanıma otursun, sen de git önlerdeki boş bir yere otur, olur mu?".

Asla kabul edeceğim bir şey değildi ve kabul etmedim. Kız ısrar etti, başımın etini yedi hatta bi ara yalvarmaya bile başladı. Nuh diyorum peygamber demiyorum. E çünkü çocuğun yanında oturmaktan memnunum ve bi tek onunla konuşuyorum. "N'olur müsaade et, nooolur!" nidaları da benim üzerimde etki yaratmayınca farklı bir yönteme başvurdu bu kez. Benim sınıfta olmadığım bir zamanda çantamı, eşyalarımı vs alıp boş bir yere koymuş ve arkadaşı da gelmiş onu da yanına oturtmuş. Yani tam istediği dizaynı yapmış.

Sınıfa girip de bu tabloyu görünce sinirimden küplere bindim resmen. O kadar  hiddetliydim ki kıza vurmak istedim -şiddette karşıyım ama haketmişti!- Tabi ne kadar sinirli olduğumu belli etmek dışında pek bir şey yapamadım. O sırada kız şunları söyledi; "Bak sınıfa yeni bir kız geldi hem onunla tanışır kaynaşırsın!" Üstüne üstlük pişkindi de...

Geriye dönüp baktığımda gerçekten eşyalarımın yanında biri oturuyordu ve o da bana sanki bu tezgaha ortak olmuş gibi "Gel boşver onları, ön sırada oturmak daha eğlenceli!" dedi. Artık yapabileceğim pek bir şey kalmadığını anlayınca yıkık dökük bir şekilde gidip ön tarafa, yeni gelen  kızın yanına oturdum.

Ne konuştuğumuzu, hatta bir şey konuşup konuşmadığımızı bile hatırlamıyorum. Sadece o gün bi kaç kez onu seyrettiğimi farkettim. Dershaneden çıktım eve gidiyorum ama kız aklımdan çıkmıyor. Çıkmadıkça da etkikenmeye devam ediyorum. Bir hafta geçiyor, pek konuşmuyoruz. Dönüp bakamıyorum bile artık kıza o kadar olmuşum yani :)

Sonra iyi şans mıdır kötü şans mıdır bilmiyorum ama sınıfa bir kaç kişi daha ekleneceği için daha büyük bir sınıfa geçiyoruz. Kız samimi olduğu başka kızla oturuyor yeni sınıfta, ben de gidip bizim çocuğun yanına oturuyorum. Başka yer yokmuş gibi kızın arkasına oturmuş çocuk, biz de oturmuş bulunduk bi kere.

Gel zaman git zaman kız içimde büyümeye devam ediyor ve o büyüdükçe ben onun büyüklüğü altında eziliyorum. Bu sırada tabi denemelerden aldığım puanlar da gittikçe düşüyor, aklım testlerde değil ki!.  Tabi o sıra Facebook'tan eklemişim -nasıl cesaret edebildiysem artık!- ve sadece oradan arada sırada yazıyorum. Aşk mektubu yazacak halim yok, derslerle alakalı şeyler işte. Muhabbeti de çok ilerletemiyorum zaten. Şu sıralarda o yazışmaları bulamıyorum çünkü aptallık edip silmişim!

Bi şekilde zaman geçiyor ve sınava giriyoruz. Sınavdan istediğim  puanı alamayınca da artık her şeyi toptan bırakıp şehir dışına gitmeyi planlıyorum. Çünkü kafamı başka türlü toparlayabilecek bir yol bulamıyorum. Sonuçta bi şekilde şehir dışına gidiyorum. Orada yurttayken 25 Eylül saat 16:00 civarlarında kıza uzun bir aradan sonra  tekrar mesaj atıyorum ve konuşmanın sonunda ona olan hislerimi açıklamayı göze alıyorum.. Bu yaptığım ikinci aptallık! Sonra davul dengi dengine çalıyor ve kızla iletişimim toptan kesiliyor. Kızla farklı üniversitelerde aynı bölümü bitiriyoruz. Ben aynı bölümü okudumuğuzu sonradan öğreniyorum. Yaklaşık 1 yıldır da bölümle alakalı bir iş arıyor. Ben bölümden bsğımsız şekilde kariyerimi devam ettirmeye çalışıyorum.

Buraya kadar anlattığım şeyler olayın özüydü. Bir de bunun arka planında ve son mesajdan sonra yaşananlar var.

Beklediğim o malum mesajı alınca kendime de baya kızmıştım. "Neden kendimi bu saçma durumun içine soktum ki!" diye sağa sola saldırıyordum. Şehri biraz dolaştım, yurta geç geldim vs. Sonra onu tamamiyle unutup bu durumdan kurtulacaktım. Planımı bu şekilde tasarladım.

Ama tahmin edebileceğin gibi bi kere bana sirayet etmişti o yüzden kurtulmak çok zordu. Ve sonucunda unutamadım ve unutmaktan da vazgeçtim zamanla. Çünkü unutmak da  istemiyorumdum artık.  Sonra ona tekrar ulaşıp kendimi daha iyi anlatabilmek istedim. Böyle bir şansım olup olmadığını bilmiyorum ama bu şansı yaratmak istiyorum. Üniversitenin üçüncü sınıfından beri de sadece kendime zaman ayırıyorum. Henüz yolun başında sayıyorum kendimi ama bu zaman aralığında kayda değer bir iyilişme sağlayabildim.

Ben kendimi tamamlayana ve hazır olduğumu düşünene kadar O ne yapar bilmiyorum. Başkalarını sevebilir, evlenebilir hatta çoluk çocuğa bile karışabilir. Ama aynı zamanda zaman bu ihtimallere rağmen tam tersi yönde de akabilir. Hangi paralel evrende olduğumu bilmiyorum :) Ama denemeye değer. Her şeye rağmen koşmaya, çabalamaya değer. Milyonda 1 ihtimali kovalamak ve Ona her adımda yaklaşmak beni hayata daha çok bağlayacak ve ilerlememi kolaylaştıracaktır.  Doğru zamanda olduğumu, doğru planlar yaptığımı ve bu planların çoğunun tuttuğunu ama benim umutsuzluğa kapılıp hiçbir şey yapmadığımı düşün! Tam kafayı sıyırtmalık bir düşünce, değil mi?

Bir rüyadır gelir geçer
Her aşk bir gün hayal olur
Unutulmaz denen günler, unutulur.
Bu hayat böyledir dostum
Yaşanan gün mazi olur.
En değerli hatıralar,
Bir gün olur unutulur.
En acı dermandır yıllar,
Sen dursan da dünya döner.
Kalbini dağlayan yangın,
Yavaş yavaş küle döner.
Bir rüyadır gelir geçer,
Her aşk bir gün hayal olur.
Unutulmaz denen günler,
Unutulur unutulur.
Bu hayat böyledir dostum,
Yaşanan gün mazi olur.
En değerli hatıralar bir gün olur
Unutulur...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder